T.C devleti tarihi ile ilgili güne dayanan düşüncelerim.
Posted in Günlük Görüş ve Yorumlarım on 19 Ekim 2013
T.C devleti tarihi ile ilgili güne dayanan düşüncelerim.
Zamanımızda ülkemizde, bölgemizde ve dünyada gelişen olaylar ve bu çerçevede yapılan değerlendirmeler dolayısıyla yazmak ihtiyacı hissettim.
Öncelikle sunu çok iyi bilmek gerekir. T.C devletini Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışı ile ortaya çıkan devletlerin kuruluşu ile bir tutmak ve başlatmak asla doğru değildir.
Bu devletler kökü olmayan ve başlangıçları gerçekten Osmanlı İmparatorluğu’ nun yıkılışı ile başlayan, gelenekleri ve tarihleri bu süre ile sınırlı dolayısıyla da güçleri sınırlı devletlerdir.
T.C devletinin başlangıcını 1923 veya 1920 ile başlatmak çok büyük bir yanılgı ve yüce Türk milletine yapılan çok büyük bir ihanet ve hakarettir.
T.C Anadolu üzerinde Osmanlı İmparatorluğu, Anadolu Selçuklu ve Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun 1000 yıllık tarihinin devamıdır.
T.C kurulurken istese de istemese de Osmanlı İmparatorluğu mirasını devralmıştır ve bu mirası reddetmek hakkına sahip olmadığı gibi böyle bir yanlışı yapmamalı bunun mutluluğunu ve gururunu yaşamalıdır. Aksi takdirde kendisini köksüz bir çalı durumuna düşürür. Hâlbuki T.C tarihi, tarihin başlangıcıyla başlayan dünyanın en uzun yaşına ve tarihine, en derin köklerine sahip yüce çınardır.
T.C kurulurken Osmanlı İmparatorluğu’ nun mirası üzerine kurulmuştur. Bu miraslar:
1- T.C. Osmanlı İmparatorluğu’ nun cihanı yönetme ve yönlendirme bilgi, tecrübe, tarih güç ve kudretinin mirasçısıdır.
2- Osm. İ. nun coğrafi sınırlarının dayandığı bütün coğrafi bölgelerin nüfuz alanını miras edinmiştir.
3- Osm. İ. İslam hilafet merkeziydi. Bu sebeple bütün İslam âleminin liderliğini ve nüfuzunu miras edinmiştir.
4- Osm. İ. nun sınırları içinde bulunan bütün millet, din, dil renge sahip insanlarını miras edin-miştir.
5- Osm. İ. nun bütün medeniyet eserlerini, hukukunu adaletini, yaptığı iyi ve kötü bütün uygulamalarını miras edinmiştir.
Bütün bunlar reddedilecek değil, gurur ve mutlulukla genlerimizde hissedeceğimiz ve geleceğimize ve nesillerimize taşıyacağımız miraslardır.
Unutmamak ve gurur duymak gerekir ki büyük Türk Milleti tarihin başından bu yana gururla anılacak bir tarihe sahiptir. Genlerimizde sevginin, adaletin ve cihanı yönetmenin şifrelerini taşımaktayız.
Şimdi bu mirasların ülkemiz üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini tek tek değerlendirelim.
1- O. İ. nun ilk maddede belirttiğimiz bilgi, tecrübe, güç ve kudreti T.C nin gücüne güç katan bölge ve dünya ülkelerinin gözünde mutlaka T.C ni dikkate almalarını sağlayacak ve bölge lideri konumunu sağlayabilecek çok önemli bir mirastır. Yöneticilerimizin, askerimizin, siyasetçilerimizin, eğiticilerimizin ve ufuk belirleyicilerimizin bu tarihi çok iyi bilmeleri gerekir. Sebep sonuç ilişkileri, etnik ve dini hassasiyetler, diğer kültürel değerleri T.C. kadar kimse bilemez. En azından bölgede ülkemizin psikolojik ağırlığını halklar üzerinde daima canlı tutmak gerekir.
Maalesef bölgedeki ülkeler emperyalist batılı güçler tarafından kaos ortamı olacak şekilde kurulmuş ve sınırları belirlenmiştir. Fakat bu durum ülkemiz için iyi değerlendirilirse bir a-vantaj olarak da kullanılabilir. Çünkü Osm. İdaresi boyunca bölge huzur ve barış içinde, ça- tışmasız bir şekilde yaşıyordu. Biz yapacağımız yayınlar ve çeşitli etkinliklerle bölge halkı üzerinde bunu, sıklıkla hatırlatmalı ve işlemeliyiz. Hiçbir devlet halksız olamayacağı ve halk-ların mutsuz olduğu yerde her zaman yönlendirmeye açık olacağı göz önüne alınırsa, bu yönlendirmeleri emperyalistler yerine bizim çok daha güçlü ve etkin yapmamız mümkündür. Burada dikkat edilmesi gereken batılıların bize maalesef kazıdığı yanlış uygulamalardan vazgeçe-rek ötekileştiren, iteleyen ve hakir gören zihniyetin tam tersine bütün bölge halklarını (yöne-timlerini değil) kucaklayıcı ve birleştirici olmalı, sevgi, adalet ve kardeşlik bağlarını güçlendirmeliyiz. Bunun birinci aşaması, ülkemiz içinde kardeşlik bağlarını şüpheye yer bırakmayacak şekilde bu ülke benim diyene ve benimseyene kadar her ferdimize ulaştırmamız gerekir. Unutmayalım ki ülkemiz içindeki ayrımcılığı emperyalistler içimize sokmuştur ve ayrımcı uygu-lamalar onların işine gelir, ülkemizi zayıf düşürür ve gelişmemizi ve güçlenmemizi durdurur, en azından yavaşlatır. Ülkemiz insanları içinde insanlarımızın birbirine inanmasını, devletine güvenmesini sağlayan bir anlayışı ve bağı sağladığımız sürece, ülkemizin tarihi bilgi ve tecrübesi ve gücü bölgemizdeki gücümüzü ve etkinliğimizi en etkin seviyeye getirecek yapıya sahiptir.
2- Osmanlı İ. nun coğrafi sınırlarının dayandığı nüfuz alanının genişliği, yine özellikle ruhsal ve sosyal güç kaynağımızdır. Maalesef toplumumuzda zamanımızda sıklıkla kullanılan biz-den adam olmaz vb. kendini küçük görme ve güvensizlik belirten sözler giderek yerleşmektedir. Buna karşılık büyük Türk Milletinin tarihte neler başardığını ve Osm. İ. nun güç ve kudretini mutlaka canlı tutarak işlememiz gerekir. T.C içinde terkettiğimiz coğ-rafyalara ait vatandaşlarımız mevcuttur. Bu insanlar daha 100 yıl öncesine kadar o toprakların bu millet tarafından yönetildiğinin en büyük delilleridir. Gençlerimize kendi güç ve kudretlerinin farkında olmalarını, inanmalarını ve buna dönük hedefler edinmeleri gerektiğini, tek eksiklerinin güven ve çalışma olduğunu, azla yetinmeyip yüksekte olmayı amaçlamaları gerektiğini öğretmemiz ve benliklerine işlememiz gerekir. Atatürk bu sebeple ‘’Türk öğün, çalış, güven’’ demiştir. Bu gün çok büyük gördükleri ABD’ nin tarihinin 250 yıl olduğunu dünya sahnesine bir güç olarak çıkmalarının 2. Dünya harbi olduğunu (yani 50-60 yıllık bir dünya gücü), çok güçlü sanılan Sovyetler Birliğinin 70 yılda çöktüğünü, buna karşılık 600 yıllık Osmanlı’nın 500 yılının bir cihan gücü olduğunu bunun ne kadar muazzam bir kudret olduğunu anlatmak gerekir. Osmanlı, çökerken bile 1900 lerin başında dünyanın 3-4 güçlü ülkesinden biriydi ve 3 kıtada hüküm sürüyordu. Bu büyük nüfuz alanı T.C. nin nüfuz alanıdır. O topraklarda yaşayan insanlar hala Osmanlı eserlerinin içinde yaşamakta, Osmanlı’nın değerini giderek daha fazla hissetmektedirler. Bir gün T.C. nin eski gücüne erişeceğini ve kendilerini başlarındaki diktatör yöneticilerden ve emperyalist batının elinden kurtaracağına inanmaktadırlar. Mısır, Tunus Libya bunun en güzel örnekleridir. Başbakanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bütün İslam dünyasında göğüslerde taşınan bir lider olmasının sebebinde kendisinin gözündeki ve kalbin-deki sevgi ve samimiyeti olduğu kadar bölge insanının bu millete inanmışlığı yatmaktadır. Bütün eski Sovyet’lerden ayrılan Türk devletleri için de bu böyledir. Rahmetli cum-hurbaşkanımız Turgut Özal’ın öldürülmesinin sebebi T.C. nin nüfuz alanı Adriatik’ten Büyük Okyanus’a uzanır düşüncesi ve idalidir. Bu büyük coğrafya her türlü toprak üstü ve altı zenginliğe sahiptir ve bu sebeple T.C. nin bu güce sahip olmasından batılı emperyalistler korkmaktadırlar. Fakat korkunun ecele faydası yoktur ve T.C. bu güce sahip olacaktır ve günümüzde bu potansiyel gücün sahibidir. T.C. çok yakın zamanın süper gücü olacaktır. Bunun için tek gereken inanmışlık, adanmışlık ruhu ve Allah rızasını edinme gönül gücüdür. Bu gönül gücü Peygamberimizin duasını almış bu millette fazla-sıyla vardır ve atasının aldığı bu dua onu muzafferiyete ulaştıracaktır. Bu inanmışlığı hem kendi gençlerimize ve milletimize ve hem de nüfuz alanımız içindeki toplumlara işlememiz gerekir.
3- Osmanlı 1517 yılında yine bir Türk devleti olan Memlüklü’lerden hilafeti devralmıştır. Türk Milleti Memlüklüler tarihi de dahil edildiğinde (Büyük Selçuklu’nun Abbasi devrin-deki hilafetin gücünü elinde bulunduğu tarihide içine alırsak) 1000 yıl hilafetin sahibi ve İslam dünyasının lideri olmuştur. O’ndan sonra da hilafetin sahibi yoktur ve İslam dünya-sı lidersizdir. T.C. bu liderliğin psikolojik sahibidir. Bu psikolojiyi hem ülkemizde hem de bütün İslam dünyasında canlandırmamız ve kabullendirmemiz gerekir. Bu, zamanımızda maalesef kan içinde ve düşmanlıklar içindeki (sahipsiz dünyada batılıların kol gez-mesi dolayısıyla) İslam dünyası için bir kurtarıcı güç olacaktır. Bu güç çok şükür ki dünyada ancak bu millet ve bu devlette vardır. Bu millet peygamber dualıdır. 1000 yılı aşkın haçlı seferleri dahil İslam’ı korumuş ve onu Avrupa içine yaymıştır. Sadece biz inancımzda güçlü ve samimi olalım. Allah mutlaka yanımızda olacaktır. Allah’ın tuzağı İslam dünyasına tuzak kurmuş bütün zalimlerin tuzağından güçlüdür ve galip gelecektir.
4- T.C. nin miras olarak aldığı ülke içindeki bir çok dil ve millete sahip insanları barındırması ilk bakışta aykırılıklar ve ayrılıklar olacağı endişesiyle tehlike ve zorluklar oluşturduğu duygusunu uyandırmaktadır. T.C. kuruluşundan buyana bu endişe ve korkularla kimlikleri ret politikası yürütmüş, amaç kaynaştırarak tek millet oluşturmak iken aykırılıkları körük-lemiştir. Yukarıda saydığım sebeplerle bu insanlar bizim gücümüzdür. Ülkemiz dışındaki insanlar bile bizi beklerken biz ülkemiz içinde birleşmeyi sağlayamamışızdır. Bu bize enerji kaybettirmiş ve gelişmemizi geciktirmiş ve dışa dönmemizi engellemiştir. Batılı emperya-listlerin de istediği budur. Ancak günümüzde bunun farkına varan bir lider ve hükümet vardır. Başbakanımız hem ülkemiz içinde, hem de ülkemiz dışındaki insanların gönlündeki lider olmuştur. Ülkemiz içinde ve dışındaki nüfuz alanımızdaki bütün insanların başlarındaki despot yöneticilerden ve kan dökücü zalim batılının elinden tek kurtarıcı güç Osmanlı’nın birleştirici gücü ve mantalitesidir. Osmanlı çöküşünde bile milliyetçilik yapmamıştır. Çöküşe sebep ise İttihat ve Terakki’nin anlamsız milliyetçiliğidir. Namık Kemal bile biz Türk’üz değil Osmanlı’yız demiştir. Şunu bütün insanlara inandırmak gerekir. Bütün milletler kendi insanı için şereflidir. Atatürk bu sebeple Yunan bayrağını ayaklar altından kaldırmıştır. Türk Milleti tarihin en şerefli milletlerindendir. Fakat bu, diğer milletlerin daha az şerefli olduğunu göstermez. Topraklarımızdaki ve nüfuz alanımızdaki her insan ve topluluk kendi etnik kimliğiyle gurur duyarak ve aşağılanmayarak yaşayabilmeli buna inanmalıdır. O zaman bu ülke dünya lideri olacaktır.
5- T.C. Osmanlı’nın bütün medeniyetinin hukukunun, adaletinin iyi ve kötü bütün uygulamalarının mirasçısıdır. Osmanlı’dan ayrılan bütün ülkelerdeki toprak, mülkiyet ve miras hu-kuku, bütün medeni eserler halen yaşayan miraslardır. Osmanlı çok güçlü bir arşiv kaydı-na sahipti. Bu arşiv gücü sayesinde bu hukuki konular rahatlıkla yürütülmektedir. Bu ülkelerdeki camiler, köprüler vb. nice eserler Osmanlı’yı hafızalardaki varlığını daima canlı tutmaktadır. Bu sebeple Osmanlı’yı unutturmak isteyenler bunları yok etmeye çalışmış, bütün gayretlerine rağmen bunu başaramamışlardır. Mostar köprüsü capcanlı olarak karşımızda durmakta ve en son yaşanan katliamlarda Osmanlı’nın dolayısıyla T.C. nin koruyucu kollayıcı ve şefkat dolu gücünü o topraklardaki insanlara hissettirmiş ve neredesiniz dedirtmiştir. Bu Ortadoğu ve Afrika’da da böyledir. 600 yıllık Osmanlı için batılı ancak Ermeni meselesini kasıtlı olarak işlemeye çalışmakta başka hiçbir kötü uygulama bulamamaktadır. Ermeni meselesinde de ermeni mezalimini ve tehcirin bir haklı uygulama olduğunu, Osmanlı’nın asla devlet olarak bir katle girmediğini, yaşanan ölümlerin karşılıklı çatışmalar olduğunu, Ermenilerin Rus’larla işbirliğini görmek istemeyerek kasıtlı bir karalama yapmaktadırlar. Fakat burada da Osmanlı tertemizdir. Bu ne büyük şerefli bir tarihtir ki kasıtlı ve katil batılı bir tane bile kötü uygulama bile bulamamaktadır. Biz bunu bütün ülke insanımıza ve bölge insanımıza ve nüfuz alanımıza çok iyi belletmeliyiz. Biz, zalim değil, kollayıcı korucu ve şefkatli ve aynı zamanda çok güçlüyüz duygusunu gönüllerde yaşatmalı ve güven duygusunu oluşturmalıyız.
Sonuç olarak T.C. lider ve güçlü bir ülkedir. Çok yakın zamanın süper gücü olmaya adaydır. Bu sebeple tek ihtiyacımız kardeşliğimizin pekişmesi ve kendimize inanmamız, merhum cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın dediği gibi Allah’ın ipine sımsıkı sarılmamızdır. Büyük liderimiz ve başbakanımız RECEP TAYYİP ERDOĞAN ve güçlü ekibi bizim bu inanç kaynağımız ve gücümüzdür.
Yaşasın geleceğin süper fakat şefkatli gücü Türkiye Cumhuriyeti!
17.10.2013 Uz.Dr. Cengiz Sandıklı
teşekkürler