MÜSLÜMANLAR GERÇEKTEN GERİ Mİ VE İSLAM GERİ Mİ BIRAKIYOR?

Bu kasti ve art niyetli soruya daha baştan rahatlıkla hayır diyerek başlayayım. Zamanımızda dünyadaki ülkelerin gelişim durumuna bakarak özellikle İslam düşmanları bu soruyu sorar ve samimi Müslümanlarda doyurucu cevap veremeyerek üzülürler.

Şimdi öncelikle bir kısım tanımlamalar yapalım.

1-      Gelişme nedir ve ileride olmak anlamına gelir mi?

2-      Medeniyet nedir ve gelişmiş ülkeler medeni midir?

Bu soruların kendileri içinde cevapları barındırmaktadır. Gelişmiş dediğimiz ülkeler, zenginlik ve refah seviyesi yüksek, güçlü silahlara sahip ülkeler olarak algılanır. Geri kalmış ülkeler de fakir, maddi açıdan insanları zorluklar içinde olan güçsüz ülkeler olarak algılanır. İlk bakışta doğru bir yorumlama denebilir. Fakat gelişmişlik ileride olmak mıdır diye sorduğumuzda iş karmaşıklaşıyor. Gelişmiş sözcüğü içinde güzellik barındırırken, gelişmiş ülkelerin güzel değerler taşıdığını söylemek mümkün değildir ve buna göre ileride değil geridedirler.

Yine medeniyet nedir ve gelişmişlikle ilişkisi nedir sorusu diğer can alıcı sorudur. Genel çerçevede baktığımızda gelişmiş ülkelerde her türlü teknoloji vardır. Binalar, araçlar, otomobiller vb. çok gösterişli ve göz alıcıdır. Genellikle bu görüntüyü de yanlış olarak medeniyet olarak algılarız.

Şu çok açık bir gerçektir. Medeniyet tanımı içinde mutlak surette insan ve insanlık değerleri vardır. Eğer bu değerler kaybedilmişse medeniyet yoktur.

Somut hale getirirsek ilkel kabilelerde insanlar vahşi yaşamlarında ancak hayatlarını idame etmek için öldürürler. Amaç yaşamaktır.

Peki, medeni dediğimiz ülkelerde durum nedir? Bu ülkelerde zengin ve medeni dediğimiz insanlar kendi ülkelerinde dahi vatandaşlarının üzerinden yükselirler. Birilerinin ekmeğini ve sağılığını kendi zevki sefası için kullanır. Amaç yaşamak değil zevktir ve birilerinin fakirliği ve yerde sürünmesi dahi diğerleri için bir seyir zevki verir. Birilerinin ölmesi diğerlerinin umurunda değildir. Bu aynı ülke içinde böyleyken diğer ülke insanlarına bakış ve uygulamaları çok daha kötüdür. Artık diğer ülkelerin zenginliklerini sömürmek için öldürme en geçerli araçtır ve diğer zayıf ülkeleri birbirine kırdırarak buradan silah satarak vb. yollarla zenginleşir ve zenginliklerinin devamını sağlarlar. Hatta birilerinin ölümünü seyretmek onlar için en büyük zevktir ve bu ölümlerin başında viski yudumlarlar.

Sözde yaptıkları yardımın ardında dahi, o insanları ve ülkeleri kendilerine bağımlı kılma ve sömürme vardır. Bunun için her yol mubahtır. Güç, adalet ve sevginin yerini almıştır.

Yani bunun adına medeniyet değil barbarlık denir ancak.

Şimdi gelelim İslam ülkelerine ve Müslümanlara. Şu çok açık bir gerçektir ki İslamiyet insanların kardeş olduğu bir prensip üzerine kurulmuştur. Peygamber efendimiz Veda Hutbesinde “Ey insanlar hepiniz kardeşsiniz, hepiniz Adem’in çocuklarısınız” demiştir. İnsanlar Allah karşısında eşittir ve İslamiyet, “vermeyi ve karşılığında Allah rızasını kazanmayı” esas alır. Günde 5 vakit namazda Allah’ın huzuruna çıkıp hesap verme vardır ve Allah “bana kul hakkıyla gelmeyin” der.

İşte bu prensipler üzerine kurulu ve her an Allah’a hesap verme ve hoşnutluğunu kazanma ve kardeşlik duygularına sahip Müslümanlar çok kısa süre içinde daha Hz. Ömer zamanında Suriye’ye, Anadolu’ya uzanmış bütün Kuzey Afrika’ya yayılmış ve Endülüs’e bugünkü İspanya’ya ulaşmıştır.

Binbeşyüz yıllık İslam tarihinde son 150 sene öncesine kadar Osmanlı sayesinde Müslümanlar en gelişmiş ve ferah dönemlerini yaşamışlardır. Batıda hala anlatılan “binbir gece masalları” İslam ülkelerinin zenginlik ve gelişmişliğini anlatır. ABD de zenciler köle olarak görülüp insan yerine bile konmazken Müslümanlar Hz. Bilal’i Habeşî’yi efendimiz diye anar. ABD de zenciler hala katledilmektedir.

Batının ve gelişmiş ülke dediğimiz ülkelerin bu safhası 1850-1860 lardan sonra yani sömürgecilikten sonra başlamıştır. İnsan için uzun görülmekle beraber tarih içinde kısa bir süre olan 150 yıllık bir geçmişleri vardır. Bu süre, 1500 yıllık İslam tarihine bakıldığında çok az ve kısadır. Bu kadar kısa bir süreye bakarak 1500 yılı yorumlamak çok yanlıştır. Bu 1500 yıl içinde Müslümanlar 1350 yıl ilerde olmuşlardır. Yani İslam insanları geri bırakıyor demek art niyetli ve yanlış bir yorumdur.

Burada önemli bir noktaya değinmek isterim. Osmanlıyı işgalci gören zihniyetlere, batı zenginliğinin katliamlar, işgal ve sömürü düzeninden geldiğini, buna karşılık Osmanlı’nın asla sömürgeci olmadığını önemle belirtmek isterim.

İslam medeniyeti yukarıdaki tanıma göre gerçek medeniyettir ve insanı öze almıştır. Gelişip zenginleşirken insanları ayırmamış, bugün dahi “Osmanlı Yunanlıları ve diğer milletleri güçlü olduğu kimsenin engel olamayacağı dönemde yok etseydi, bugün bu halde olmazdık” diye eleştirdiğimiz Osmanlı gerçek bir medeniyetti. İçinde maddi ve manevi bütün değerler vardı. Buna karşılık bugünkü sömürü düzeninde maddi olarak her şey varken, insan ve maneviyat yoktur.

O zaman ne olmuştur da Müslümanlar zamanımızda geri düşmüşlerdir. Bu sorunun tek bir cevabı vardır. Müslümanlar İslamiyet’ten uzaklaşmışlardır. Hem İslam’ı yaşamamış ve hem de “Kur’anı Kerimde belirtilen “müminler ancak kardeştir” özünden uzaklaşmış ve batının milliyetçi, kavimci ve sömürgeci zihniyetlerinin esiri olarak birbirlerine düşman olmuşlardır. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyen Peygamber efendimizin hilafına Müslümanlar ve insanlar açlık içinde kıvranırken Suudi Arabistan kralı ve diğer petrol zenginleri büyük şaşaa içinde yaşamakta ve yerlerini korumak için sömürgeci emperyalist batının emriyle hareket etmektedir. Osmanlı’da da son yıllarda İslami zihniyet terkedilmiş ve çöküş hızlanmıştır. Bu dönemde de içteki hainler emperyalist patronlarının tuzaklarını kendi ülkelerine karşı uygulamışlar ve padişahlar tahttan indirilmiştir.

Son olarak çarpıcı bir tespit yapmak ve bam telini söylemek istiyorum. Bir padişah düşünün bir adamı çağırıyor ona “dünyada aklına gelebilecek bütün zenginliklerini bahşedeceğini, buna karşılık hiçbir şey istemediğini” vaat ederken, karşısındaki şahıs “sen de kimsin ben seni ve makamını tanımıyorum, sen bana bir şey yapamazsın” diyor. Bu padişah yerinde siz olsanız ne yapardınız? “Alın bu rezil adamı zindana atın” derdiniz. Şİmdi bu misali gözünüzün önünde tutun ve Müslümanların bulunduğu coğrafyaya bir bakın. Allah bütün dünya zenginliklerini (petrol, doğal, gaz, enerji kaynakları, bor vb.) Müslüman coğrafyasına vermiştir. Yani Allah Müslümanlara bütün zenginlikleri bahşederken ve bunu İslam kardeşliği içinde birlik içinde kullanın ve güçlü olun derken Müslümanlar haşa, Allah’a “ben seni ve senin düzenini tanımıyorum” diyorsa en rezil duruma layıktır ve bu durumu yaşamaktadır.

Yani zamanımızda dünyamızda medeniyet yoktur ve vahşet vardır. Müslümanlar İslamiyet özünden uzaklaştıkları, ümmet bilincini kaybettikleri için geridir. Emperyalistlerin hâkimiyet geçmişi çok kısadır.

Çözüm İslam’da ve İslam kardeşliğindedir. İlericilik ve medeniyet ancak bu şekilde gerçekleşecektir. Bu ruhu ise İslam ülkeleri arasında ancak tarihi geçmişi ve inanmış insanı ile Türkiye taşımaktadır ve Türkiye gerçekleştirecektir.

Uz. Dr. Cengiz Sandıklı      26.12.2015

İzmir 1. Bölge 25. Ve 26. Dönem M. V. Aday Adayı

Güzelbahçe Bel. Bşk. Adayı

 

Yorum Yaz