MEZHEPLER

Mezhepler konusunda çok soru geldiğinden bu konuya haddim olmayarak kısaca değinmek istiyorum.
Mezhepler siyasi ve itikadi olarak oluşan ayrışmalardır. Şia gibi mezhepler Hz. Ali (RA) a karşı Muaviye’nin halifelik iddiasıyla meydana gelen fitnede Hz. Ali yanlılarının ayrışmasıyla oluşmuştur. Hariciler de siyasi bir mezheptir. Bu konuya girmeyeceğim.
İtikadi olarak peygamber efendimizin vefatından sonra genişleyen İslâm coğrafyasında yeni milletler ve topluluklar gelenek ve görenekleri ve yaşayışlarıyla katılmış ve oluşan yeni soru ve sorunlara peygamber efendimiz de sağ olmadığından o zamanki İslâmulemasından ve evliyaullahtan çözümler istenmiştir.
Bu süreçte ayetleri ve hadisleri yorumlamada ve kıyaslamalarda farklılıklar oluştuğundan mezhepler oluşmuştur. Hz Peygamber efendimiz bir hadisinde benim ümmetimin alimlerinin ihtilafında rahmet vardır buyurmuşlardır. İşte bu hadisi şerife binaen müslümanlar ibadetlerini yaparken, yaşayışında ve bir kısım hukuki mevzularda farklı mezheplere dayanmışlardır.
Ehli sünnet dediğimiz mezheplerde Kur’an ve hadisleri kabulde ve bunlara dayanarak yorumlama yapma anlayışında farklılık yoktur. Uygulama farklılıkları vardır. Fakat ehli sünnet birbirlerini ret etmeden birbirleri ile bir kardeş birlikteliği oluşturmuşlardır.
Fakat siyasi olarak oluşmuş olan Şia, Vahhabilik, Nusayrilik, Selefilik, Alevilik vb mezhepler ayrışmışlar ve kendilerinden olmayanı dinden çıkmış ve kâfir gibi tanımlamalara girerek diğer müslümanlara karşı savaş ve öldürmeyi hak görmüşlerdir.
Hz Peygamber efendimizin sağlığında ayrışma ve mezhepler yoktu. Sahte peygamberler vardı ve peygamber efendimiz bunlarla savaşmıştır.
Şu önemli ve tek gerçektir. İSLÂM, HZ MUHAMMED’İ PEYGAMBER, KUR’ANI KERİMİ MUKADDES ALLAH KELAMI VE EMRİ KİTAP VE ALLAH’I BİR OLARAK TANIMAK VE UYMAKTIR.
Bunları ret etmeyen kabul ve biat eden herkes müslümandır ve kardeştir. Bunların dışında olan ve ret eden küfür ehlidir.
Kur’anın kelimesini dahi ret etmek küfürdür. Hadisi şerifler, peygamber efendimizin tavsiyeleri, yaşayışı ve yaşadığı dönemdeki uygulamalarıdır. Kesinliği ihtilaflı olanlar vardır. Bunları ret etmek küfür değildir. Kur’anla çelişen hadis olamaz.
Sünnet peygamber efendimizin uygulamalarıdır. Uygulamaların bir kısmı o günkü örf, gelenek ve göreneklerdir. O bölgede giyilen kıyafetler ve bir kısım gelenekler sünnet değildir. Ancak peygamber efendimizin uygulama amacı, kastı ve hedefine uygun davranmak gerekir. Mesela kıyafetin şekli önemli değil tesettür önemlidir. Tesettüre uygun giyinmek gerekir.
Sonuç olarak İslâm ümmetinin ve milletimizin İslâm sancağı altında birliğinin temeli (Allah’ın birliği (tevhid), Hz Muhammed’i peygamber ve Hz Kur’anı kitap olarak kabul ve tasdik) etmektir. Uygulamada ve yorumlamada farklılıklar birliği bozmamalıdır.
Kimin daha iyi müslüman olduğunu ancak yüceler yücesi Allah bilir.
Ben daha iyi Müslümanım dememek daha iyi bir şekilde İslâm üzere yaşamaya çalışmak gerekir. Takdir Allah’ındır.
Bu düsturu kabul eden herkes din kardeşidir ve bu anlayış milliyet kardeşliğinden önde gelir.
Müslümanım diyen bir kişi Rum da olsa kardeşimdir ve İslâm’ı ret eden Türk’ten daha değerlidir.
Unutmayalım öldükten sonra bize Türk’müsün, Kürt’müsün hangi milliyettensin diye sorulmayacak dinimiz, Peygamberimiz ve kitabımız sorulacaktır.
İslâm kardeşliği bilinciyle birleşmek ve İslâm üzere yaşamak duasıyla Allah bizimle olsun, bizleri korusun ve muzaffer etsin inşallah. Amin.
Uz. Dr. Cengiz Sandıklı. 12.09.2022

Yorum Yaz