KURBAN BAYRAMI VE KENDİMİZİ HESABA ÇEKMEK

Şimdi diyeceksiniz ki bayram günü bu sıkıntı verici söz de nedir. Bayram eğlenmek, mutlu olmak, kurban kesmek, büyüklerimizi ziyaret, çocuklara harçlık, dargınların barışmasıdır diye ekleyeceksiniz. Amma Allah’ın verdiği her nimette, emir ve yasakta hikmetler vardır. Kurban bayramının hikmeti ne ola? Hemen, kurban kesmek, teslimiyet ve yardımlaşmadır diyeceksiniz. Sözü uzatmadan başlayalım.

1- Kurban Bayramı Hac’tır. Hac bu günde farzdır. Hac nedir? Hac Kâbe’yi ziyaret ve dua ve ibadettir amma altındaki hikmet nedir?

Hac, insana yaşarken mahşer gününü hatırlatmak ve yaşatmaktır. Mahşer günü, bütün insanlar kefenleriyle kabirlerden çıkacak ve Allah’ın huzurunda toplanarak hesaba çekilecektir. O gün dil, din, renk, mevki, makam, zenginlik, şöhret yoktur her insan kefeniyle aynı hacdaki dikiş taşımayan ihram gibi kefeniyle toplanacak ve sorgulanacaktır.

Her ümmet kendi peygamberinin de getirdiği şeriat üzere sorgulanaktır. Bizler de İslâm’ı bilip bilmediğimiz ve yaşayıp yaşamadığımız hakkında sorgulanacağız. İlk soru namaz ve ibadetlerimiz, emir ve yasaklara ne kadar uyduğumuz, helâl ve harama ne kadar dikkat ettiğimiz ve kul hakkı konusunda sorgulanmak üzere yaptığımız ve yapmadığımız amellerin kaydedildiği kitap elimize verilecek. Orada artık geriye dönüş yoktur, özür ve mazeret yoktur. Tek söz, “size ne yapacağınızı anlatan, sizleri azap konusunda uyaran, müjdeleri anlatan bir peygamber gelmedi mi, kitap verilmedi mi” diye sorulacak. Cevabımız evet olacak ve sorgu başlayacak, asla adaletsizlik olmayacaktır.

O zaman, gelin mahşerde hesaba çekilmeden ibadetlerimiz, haram ve helâl konusunda kul hakkında hemen şimdi kendimizi hesaba çekelim. Mazeretlere sığınmadan namazlarımızı kılalım, ibadetlerimiz yapalım. Faiz başta olmak üzere içki kumar vb haramlardan uzaklaşalım. Helâlimize haram karıştırmayalım. Unutmayalım inancımıza uygun yaşamazsak yaşadığımız gibi inanmaya başlar ve İslâm’dan uzaklaşır helâk yoluna saparız. Allah bizi korusun.

2- Kurban bayramı yardımlaşma, dayanışma, sevgi ve fedakârlık, acıları yürekten hissetme paylaşma, ümmet olma günüdür. Biz bayramda sevinirken müslüman oldukları ve Mescid-i Aksa’yı savundukları için katledilen Gazze’li kardeşlerimiz için ümmet olarak ne kadar acziyet içinde olduğumuzu görmeliyiz. Kafir, katil ve zalim İsrail ve beraberindekilere beddua ederken bizim ümmet olamadığımızdan güç aldığını unutmayalım. Önce vicdanlarımızda ve kalplerimizde ümmet şuurunu uyandıralım sonra savaşmak dahil her türlü mücadeleyi vermeliyiz.

Yine zalim katil Esad’ın zulmünden , bombalarından kaçan işini, tarlasını, evini barkını kaybeden, ana ve babasız kalan çocukları, kocasız kalan kadınları evlatlarını kaybederek yalnız kalan ana babaları anlamaya çalışalım.

Nisa Suresi 75. Ayeti kerimede belirtildiği üzere “Size ne oluyor da Allah yolunda ve “Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar; bize tarafından bir dost ver; bize katından bir yardımcı ver!” diyen zayıf düşürülmüş (zavallı) erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!” emri ilahi ile Suriyeli kardeşlerimize niçin kapımızı açtığımızı kapımızı açmasaydık Allah’ın emrine karşı gelmiş olacağımızı idrak edelim. Dikkat! Bu insanları katleden kendi devletiydi ve sığınacak kimseleri yoktu. Maalesef içimizdeki önemli sayıdaki bir kitle Suriyeli düşmanı kesilerek onları, açlığa, yokluğa ve bombaların altına göndermek istemektedir. Devletimiz ve başkanımız sayın R. T. Erdoğan İdlib’te de aynı durumun olmaması için Allah’ın emrini yerine getirerek Rusya, İran ve Esad’a karşı çıkarak savaşı göze alıp asker gönderdi.

Allah, insanların evleri başlarına yıkılıp, aç susuz kalmanın ana babasını evladını kaybetmenin ne demek olduğunu göstermek için bizi 11 ilimizde milyonlarca insanımızın başına gelen deprem felaketiyle sınadı. Deprem ilmi bir olaydır ve ayeti kerimede belirtildiği üzere “siz dağları sabit durur mu sanıyorsunuz, onlar bulutlar gibi hareket etmektedir” ilmi uyarınca meydana gelir fakat zamanlaması Allah’ın bize uyarısıdır.

Milyonlarca insanımız bir anda her şeylerini kaybetmiş, varlık içinde iken bir anda yokluk durumuna düşmüş, evsiz barksız aç ve susuz kalmıştır. Aynı Suriyeli kardeşlerimiz gibi. Fakat önemli bir farkla. Suriyelilerin kendi devletleri onları bu duruma soktuğundan sığınacak bir devletleri yokken bizim güçlü bir devletimiz ve milletimiz var. Bir anda milyonlarca insanımız barınacak yer, giyecek kıyafet, içecek bir yudum su ve bir lokma ekmek için devletimizin açtığı imkânlar dahilinde göç yollarına düştü yada çadır, baraka ve konteynerlerde kalmak zorunda kaldı. Aynı Suriyeli kardeşlerimiz gibi. Şehirlerimiz yok oldu.

Pandemiyle zorlanan devlet, kaynaklarından işsiz kalan insanımıza milyarlarca yardım yaparken hastane inşaatları, ilaç ve aşı gibi alanlarda milyarlarca kaynak aktardı.

Tam böyle bir anda, birçok devletten büyük bir alanda ve büyük bir nüfusta deprem felâketi yaşandı. Devletimiz bir yandan insanımızın acil ihtiyaçlarını karşılamak, iş alanlarını canlandırmak, mali yardımlarda bulunmanın yanında yok olmuş şehitlerimizi hastaneleriyle, yollarıyla bütün alt ve üst yapısıyla inşa ederken insanımızı güvenli evlere kavuşturmak için var gücüyle çalışmaktadır. Bu durum en az 100 milyar dolar gerektirecek bir maliyettir ve Türkiye bütçesi 6 trilyon lira yani 200 milyar dolardır. Yani bütçesinin yarısı sadece imar ve ibade için gereklidir.

Ayrıca bu dönemde ABD, Suriye ve Irak’ta PKK ile ve Ege ve Akdeniz’de bizi Yunanistan’la vurmak istemekte denizlerimize giremeyecek bir haritaya mahkum etmek için silah yığınakları yapmaktadır. Bu sebeple devletimiz önemli bir devlet kaynağını milli savunmaya ayırmak durumunda kalmaktadır.

İşte, böyle bir ortamda ayrıca yapılan ekonomik saldırılarla ekonomimiz çöketilmek istenmiştir. Oluşan enflasyon sebebiyle zorlanan insanımız devletten daha fazla maaş talep etmiştir. Dikkat etmeden ve zor durumlarını öne sürerek devlet ne olursa olsun “ben cebime ve lüksüme bakarım” mantığıyla devletin kaynaklarının nerelere harcanmak durumda olduğuna bakmadan, evsiz barksız, işsiz ve kimsesiz insanımızın kendilerinden daha çok mağdur olduğunu göz ardı etmektedir.

İşte, Kurban Bayramı hem devletimizin yapmak zorunda olduğu harcamaları ve hem de mağdur depremzedelerimizin durumunu görmek durumunda olduğumuz gündür.

3- Kurban bayramı aynı zamanda şükür günüdür. Bizden daha zor durumdaki insanımızı düşünerek şükretme günüdür.

Gelin, bugün halimize şükredelim. Dua ve ibadetlerimize sarılalım. Allah ile beraber olalım. Allah bize Kur’anda ne kadar da az şükrediyorsunuz diyerek uyarıda bulunuyor. Şükür, Allah’ın verdiğine de vermediğine de rıza göstermektir.

Elhamdülillah diyerek Kurban bayramınızı kutluyorum.

uuz. Dr. Cengiz Sandıklı. 16.06.2024

Yorum Yaz