CUMHURİYET, DEMOKRASİ VE 2002 ÖNCESİ VE SONRASI

CUMHURİYET, DEMOKRASİ VE 2002 ÖNCESİ VE SONRASI

                Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduğundan bu yana cumhuriyet kavramı, uygulamaları ve ülkemizin gelişim seviyesi tartışılagelmiştir.

Bizlere çocukluğumuzdan itibaren cumhuriyet, halkın kendi kendisini yönetmesi olarak anlatılmıştır. Fakat daha sonra biraz okuyup öğrenince demokratik halk cumhuriyetleri, kraliyet vb. yönetim şekillerini ve demokrasi kavramını öğrenince kandırıldığımızı öğrendik. Demokratik halk cumhuriyeti adı altında insanların ezildiğini, haklarının gasp edildiğini, buna mukabil Avrupa’daki kraliyet rejimlerinde gerçek demokratik rejimlerle ve çok partili özgür seçimlerle insanların özgür olduğunu gördük.

Bunlardan daha da kötüsü bize halkın kendi kendisini yönetiyor yutturmacası altında 1946 yılına kadar tek parti diktası altında halkın her türlü haklarının gasp edildiğini, inanç, fikir, düşünce ve özgür yaşama ve eğitim özgürlüklerinin olmadığını, 1946 seçimlerinde açık oy gizli tasnif gibi kara mizah uygulamaları yaşadık.

İnsanların dini inançlarını yaşama ve yaşayış biçimlerini seçebilme ve memnun olmadıkları yönetimleri istememe hakkının baskı altına alındığını, şapka kanununa uymama gibi gülünç fakat çok acı idamları, hatta “idamlarına bilahare mahkemenin yapılmasına” gibi mahkeme kararlarını, Şalcı bacı adlı kadının şapka kanununa muhalefetten idam edildiğini çok acı bir şekilde öğrendik.

Öğrenmesi zor ve geri kalmamızın sebebi olarak gösterilen Arapça alfabe yerine Latin alfabesinin kabulüyle eğitimin hızla artacağını, cahilliğin giderileceğini anlatanlar, Japonya’nın, Güney Kore’nin, Rusya’nın vb. alfabelerini değiştirmediğini ve ilimde en ön sıralarda olduğunu bize izah edemediler. Dibimizdeki Yunanistan dahi alfabesini değiştirmemişti. Hatta daha ilginç ve kötüsü latin alfabesine (Türk alfabesi değil) geçişle ülkemizde cahilliğin niye yok edilemediğini, daha önce Kur’an okuma gayesiyle milletimizin büyük çoğunluğu okuma ve yazma bilirken bir gecede okuma yazma bilmez hale getirildiğini, okuma yazma öğrenenlerin ve üniversite bitirenlerin bile geçmiş tarih, edebiyat ve ilmi eserlerini okuyamaması ve tarihinden kopmasını, cumhuriyetin ve devrimlerin faziletini  anlatanların bize izah edemediğini öğrendik.

1950 demokratik seçimleriyle millet tarafından iktidara getirilen Demokrat Parti hükümetinin kendilerini rejimin ve cumhuriyetin kurucu gücü ve sahibi olarak gören CHP ve silahlı kuvvetler tarafından kanlı şekilde devrilmesi ve Adnan Menderes ve 2 arkadaşının “sizi buraya tıkan güç bunu istiyor” diyerek idam edilmesiyle millete ayar verilmesi, hatta bu acı ve kanlı günü bayram olarak ilan edilmesini cumhuriyetin fazileti olarak millete yutturmaya kalktılar.

Millet bu yutturmaları yutmadığını çeşitli seçimlerle gösterdiği durumlarda da muhtıralar ve askeri darbelerle müdahale edilmiş ve cumhuriyet sözde kurtarılmıştır. Kimden? Milletten.

En son 28 Şubat 1997 askeri muhtırası ve daha sonra partiler içinde tehdit ve şantajlarla Haziran 1997 de Refahyol hükümeti yıkılmış ve vesayet altında emir komuta zinciri içinde hükümetler kurulmuş ve sonunda ülkemiz 2001 krizine gelmiş ve müstemleke ülkesi gibi dışarıdan gönderilen Kemal Derviş tarafından yönetilmek durumuna kadar gelinmiştir.

Şimdi bizi cumhuriyet düşmanı gibi gösteren dikta özlemcisi, demokrasi düşmanı kalemlere ve kişilere bir kısım sorularımız olacaktır.

1-Cumhuriyet ile demokrasi aynı mıdır? Adı cumhuriyet olan yönetimler gerçekten demokratik midir ve kraliyet ile yönetilen İngiltere, Danimarka, İsveç, Hollanda, İspanya, Belçika vb. ülkeler demokrasi yönünden bizden geride mi yoksa ilerideler mi? Bu değerlendirmeler ışığında ülkemizde darbe endişeleri ne zamandan beri kalkmıştır? Halen ülkemizde askeri vesayet kalkmasına rağmen yargı vb vesayet özlemleri gündemde midir?

2-Kasım 2002 seçimleriyle millet tarafından iktidara gelen Ak Parti iktidarı, defalarca muhtıra ve darbe girişimleriyle devrilmeye çalışılmış mıdır? 2002 den önce mi yoksa zamanımızda mı insanımız daha özgürdür? Artık herhangi bir insanımızın eğitim veya başka alanlarda kısıtlanması var mıdır?

3-Türkiye 2002 seçimlerinden öncesine göre ekonomik, askeri ve siyasi yönden dışa daha mı az yoksa daha mı bağımlıdır? Artık 1 cent diye para dilenen bir Türkiye var mıdır? Para dilenen mi yoksa kimseye ihtiyacımız yok diyen Türkiye’mi  ileride ve bağımsızdır? Bizden sonra kurulan Güney Kore, savaşlarla yerle bir olan Japonya ve Almanya ve Avrupa’da adlarını ve yerlerini bile zor göstereceğimiz ufacık ülkeler bizden neden çok daha ileridedirler de biz 2002 yılına kadar niye geri bırakıldık?

4-Kasım 2002 seçimlerinden önce hiçbir silahını yapamayan ve dışarıdan izin almadan kullanamayan Türk ordusu mu, yoksa uydusunu, tankını, uçağını, gemilerini, insansız hava araçlarını ve daha bir çok yüksek teknolojik silahlarını ve bütün askeri iletişim haberleşme istihbarat elektronik ve teknik donanımını yapan Türk ordusu mu güçlü ve bağımsızdır?

5-Yollarıyla (kara, hava ve deniz), tünelleri, köprüleriyle, Marmaray’ıyla vb. imari ve mimari ve teknolojik gelişimiyle 2002 ile sonrası Türkiye arasında fark var mıdır?

6-Yapılan seçimlerde millet kimi isterse o partiyi iktidara getirebilir mi? Artık Türkiye’de yönetimler ancak seçimlerle mi yoksa askeri veya başka darbelerle (17 ve 25 Aralık darbe girişimleri) yönetimler değişebilir mi?

7-Cumhurbaşkanının millet tarafından seçilmesi daha mı iyi yoksa kötü mü olmuştur? Hangisi daha demokratiktir?

8-Türkiye’nin Avrupa’nın en hızlı ve fazla büyüyen ülke olması ve  tarım ekonomisinde Avrupa’da 1. dünyada 7. Ekonomi olması konusunda ne düşünüyorsunuz?

9-Türkiye’nin dünyanın 16. Ekonomisi içinde yer alması ve G20 ülkelerine ev sahipliği yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 230 milyar dolar GSMH dan 830 milyar GSMH ya yükselmesi ne anlama gelmektedir?

10-Borç almayan borç veren bir ülke olmak, dünyada insani yardımlarda 3. ve GSMH na göre 1. ülke olmasıyla gurur duyar mısınız?

Evet, bu sorular arttırılabilir. Fakat bu 10 soruda Türkiye manzarası ne ifade etmektedir? Bütün bu başarıları 80 yılda cumhuriyet neden gerçekleştirememiş ve 12 yılda bunlar olabilmiştir?

Bunun tek bir cevabı vardır. Tarihin en eski ve muktedir, devlet kurmada en tecrübeli ve güçlü milleti olan Türk Milleti ve O’nun kendi değerlerini öne çıkaran, özgürleştiren, milletine inanan ve gerçekten dik ve bağımsız duran imanlı  lideri Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Uz. Dr. Cengiz Sandıklı 28.10.2014

 

Yorum Yaz