BAŞKANLIK SİSTEMİ
Posted in Alıntılar, Günlük Görüş ve Yorumlarım on 16 Mart 2015
BİRLİK VAKFININ YENİ ANAYASA TEKLİFİNDE BAŞKANLIK SİSTEMİ
Birlik vakfının 30 Nisan 2012 tarihinde TBMM başkanlığına sunulan anayasa teklifinde başkanlık sistemini özellikle ele alarak insanımızı başkanlık sistemi konusunda bilinçlendirmek ve sayın cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın niçin başkanlık sistemini istediği ve diktatörlük suçlamalarına karşı bilgilendirmek üzere bu yazıyı yazıyorum. Okuyanların başkanlık sistemi üzerine daha bilerek yorum yapacaklarını umuyorum.
Temel amaç, sürdürülebilir siyasi istikrar (dolayısıyla ekonomik istikrar ve güçlü Türkiye), hızlı karar alabilme, güçlü bağımsız yürütme ve yasama organları ve milli iradenin daha etkin temsili ve yönetime katılabilmesi adına ben de sunulan teklifi destekliyorum.
Teklifte pasajları kısaltılmış fakat amacı belirtebilecek şekilde Birlik Vakfı internet sayfasından aynen aktarıyorum. Birlik Vakfı İzmir Şubesi kurucularından biri olarak yönetimimizin de insanımıza ulaşmak adına izin vereceğini umarak paylaşıyorum.
BİRLİK VAKFI
İSTANBUL HUKUKÇULAR KULUBÜ
ANAYASA TASLAĞI
TAKDİM
“Hazırladığımız anayasa; insanı önceleyen, insan hak ve hürriyetlerini, adaleti, hukukun üstünlüğünü ve demokrasiyi hedefleyen, milli iradeyi egemen kılan, gerçek manada kuvvetler ayrılığını esas alan ve en önemlisi Başkanlık Sistemi’ni öngören bir tekliftir.
Başkanlık sistemini esas aldığımız içindir ki, bu anayasa ile koalisyon dönemleri kapanmış olacak ve istikrar kurumsallaşacaktır.
Başkanlık sistemini esas aldığımız içindir ki, artık güçlü bir yasama, güçlü bir yürütme ve güçlü bir yargı, başka bir ifadeyle gerçek manada kuvvetler ayrılığı söz konusu olacaktır.
Devlet Başkanı halk tarafından beş yıllığına seçildiği, yürütme yetkisini tek başına elinde bulundurduğu için hızlı karar alma avantajına sahiptir. Devlet Başkanın TBMM’nin güvenoyuna ihtiyacı yoktur. TBMM’si Devlet Başkanı düşüremez. Ancak Devlet Başkanı TBMM’nin sürekli denetimi altındadır.
Devlet Başkanı TBMM’nin çalışmalarına katılamaz, kanun teklif edemez. Devlet Başkanın atadığı üst düzey yöneticiler TBMM’nin onayına tabidir. Devlet Başkanı sadece TBMM’nin kabul ettiği bütçeyi kullanabilir. Devlet Başkanı TBMM ‘ni feshedemez. Ancak Devlet Başkanın kanunları veto yetkisi vardır.
Sert kuvvetler ayrılığı sebebiyle Devlet Başkanlığı ile TBMM’si biri birini denetleyen iki kurumdur.
TBMM’si daraltılmış bölge ve önseçim yoluyla seçilen milletvekillerinden oluşacaktır. Böylece milletvekilleri daha güçlü, daha özgür ve milli iradeyi göz önünde bulunduran milletin vekilleri olacaktır. Bu, aynı zamanda yasama organının daha güçlü olmasını demektir.
Çok partili sisteme geçtiğimiz günden bu yana geride bıraktığımız 62 yılın sadece 32 yılında ülkemiz güçlü liderler sayesinde istikrarı yakalamış ve ülkenin kalkınma adına attığı bütün adımlar bu dönemde yani sistemin gücüyle değil liderlerin gücüyle atılmıştır. Maalesef sistem bu güçlü liderleri de sürekli frenlemiştir.
Geri kalan 30 yıl parlamenter sistemin sonucu olarak koalisyonlarla geçmiş ve istikrar dönemlerindeki kazanımlar kaybedildiği gibi ülke her defasında askeri müdahalelere maruz kalarak sürekli güç kaybetmiştir. Bu zafiyet neticesi olarak devletimiz itibar kaybetmiş ve daha kötüsü dışa bağımlı hale gelmiştir.
Siyasetçilerimizin ve hukukçularımızın kuvvetler ayrılığı söylemi retorikten ibarettir.
Mevcut parlamenter sistemde Yasama organı olan TBMM görünürde bağımsızdır. Ancak yasama faaliyetini, icra organı olan hükümetin, daha net bir ifade ile başbakanın onayıyla sürdürebilir. Herhangi bir kanun teklif veya tasarısının görüşülebilmesi için hükümet temsilcisinin mutlaka TBMM’sinde kendisine tahsis edilen bölümde bulunması şarttır, aksi takdirde TBMM’si yasama faaliyetini başlatamaz.
Böyle bir sistemde ise kuvvetler ayrılığından söz edilemez.
Bu modelde yasama organı millî iradenin temsilcisi olan milletvekillerinin değil hükümetin güdümünde çalışır.
Meclisten geçen yasaların %98’i tasarı, yani hükümet teklifidir. Geriye kalan %2’yi milletvekilleri teklif etmekte olmasına rağmen bu da hükümetin bilgisi dâhilinde yapılmaktadır.
Parlamenter sistemde hem yasama organı hem de bütçe yürütmenin elindedir. Yani hem yasama hem de para gücü yürütmenin elindedir.
Ayrıca bu modelde denetim yetkisi çalışmamaktadır. Gerek gensoru gerekse meclis soruşturması yöntemleri ile iktidarı denetlemek imkânsızdır çünkü meclis çoğunluğu iktidardadır.
Bu modelde parlamento zayıftır, itibarsızdır. Çünkü sistem gereği bağımsız değildir.
Hele bir de hiçbir parti tek başına iktidar gücünü elde edemediyse, koalisyonlar sebebi ile parlamenter sistem o ülkenin felaketi demektir. Türkiye gibi koalisyon kültürünün gelişmediği ülkelerde parlamenter sistem her türlü müdahaleye açık haldedir.
GÜÇLÜ YASAMA
Başkanlık sisteminde yasama, parlamenter sistemin aksine bağımsızdır. Devlet başkanı, başkan yardımcısı, bakanlar ve bürokratlar yasama çalışmalarına katılamazlar. Devlet Başkanı kanun teklif edemez, meclisi feshedemez.
Milletvekilleri daraltılmış bölge ve önseçim yöntemiyle (Madde-38) seçilecekleri için güçlüdürler. Parlamenter sistemde olduğu gibi parti liderinin baskısı altında değillerdir. Milletvekilleri kendi özgür iradeleriyle hareket edebilirler.
Daraltılmış bölge ve önseçim usulü milletvekillerini seçmene karşı sorumlu kıldığı için milletvekili, seçmenin talep ve şikâyetlerini ön planda tutmak zorundadır.
Devlet Başkanının, yüksek düzeyli atamaları ve bütçenin kabulü TBMM ‘sinin onayına bağlı olduğu için meclis, Devlet Başkanını doğrudan denetlediği gibi, ayrıca komisyonlar aracılığıyla da yürütmeyi sürekli denetlemektedir.
GÜÇLÜ YÜRÜTME
Başkanlık sisteminin en önemli özelliği kuvvetler ayrılığının tam olarak gerçekleşmesidir.
Bu sistemde; yürütme de yasama da yargı da kendi alanında güçlüdür.
Bu sistemde ne yürütme meclise müdahale edebilir ne de yasama yürütmeye.
Hazırladığımız anayasa teklif metninde Türkiye’mizin şartlarını da göz önünde bulunduran bir başkanlık sistemi dizayn edilmiştir.
Yasama ile Devlet Başkanı arasında denge kurulmuştur. Böylelikle Devlet Başkanının TBMM ‘sini devre dışı bırakacak yetkisi olmadığı gibi TBMM’ sinin de Devlet Başkanını etkisiz kılacak yetkisi yoktur.
Her iki kurum da birbirine muhtaçtır. Dolayısıyla sistemin kimilerinin iddia ettiği gibi diktatörlüğe dönüşmesi söz konusu değildir.
Önerdiğimiz başkanlık sisteminde yürütmeden tek başına Devlet Başkanı sorumludur. Devlet Başkanı beş yıllığına halk tarafından doğrudan seçilir ve beş yıl boyunca vatana ihanet suçlaması dışında düşürülemez. (Madde-51)
Devlet Başkanı, TBMM’ sinin yaptığı kanunları uygulamak ve onayladığı bütçeyi tatbik etmekle görevlidir.
Devlet Başkanı, bakanlar ve bürokratlar meclis çalışmalarına katılamazlar. Devlet Başkanı kanun teklif edemez, meclisi feshedemez.
Bakanların ve yüksek düzeyli bürokratların atamasını ve uluslararası antlaşmaları Devlet Başkanı yapar. Ancak bu atamalar ve antlaşmaların yürürlüğe girmesi TBMM’ sinin onayına bağlıdır. (Madde-52)
MİLLETVEKİLİ SAYISI
100’Ü KONTENJAN 500 MİLLETVEKİLİ
Bu anayasada başkanlık sistemiyle yönetimde istikrarı hedeflediğimiz gibi temsilde de adaleti sağlayacak bir uygulama getirdik.
Seçimlerde uygulanan baraj nedeniyle halkın önemli bir kesiminin mecliste temsil edilmediği bir gerçektir. Baraj meselesini kanuna bıraktık. Ancak hangi baraj kullanılırsa kullanılsın yüzde birin üzerinde oy alan bütün siyasi partilerin mecliste temsiline imkân sağlayacak bir kontenjan sistemi önerdik.
TBMM 500 milletvekilinden oluşacaktır. 400 milletvekili daraltılmış bölge ve önseçim esaslarına göre genel oyla seçilecek, 100 milletvekili ise ülke seçim çevresinden geçerli oyların yüzde birini aşan siyasi partilerin YSK’ ya verdikleri kontenjan liste sıralamasına göre aldıkları oy yüzdesiyle seçilmiş olacaktır. Ülke nüfusuna göre daraltılmış bölgeler tespit edilecek, nüfusu yetmese dahi hiçbir il vekilsiz bırakılamayacaktır. (Madde-38)
Böylece her parti aldığı oy oranına göre kontenjan listesinden milletvekili çıkaracak, barajı aşamasa bile TBMM’ sinde temsil edilecektir.”
Sonuç olarak görüldüğü üzere sunulan anayasa teklifindeki başkanlık sistemi önerisi, hem güçlü ve hızlı yönetim ve hem de etkin bir denetim mekanizmasını kurmaktadır.
Bilmeden ahkâm kesmek yerine bilmek daima önemlidir. Bilginin olmadığı yerde doğru hüküm verilemez. Bilgisi olmayanın fikri de olamaz.
Faydalı olduğunu umarak saygılarımı iletirken, Birlik Vakfına bu güzel teklif dolayısıyla şükranlarımı sunuyorum.
Uz. Dr. Cengiz Sandıklı 16.03.2015
İZMİR 1. BÖLGE MİLLETVEKİLİ A. ADAYI