SABIR

Sabır, her halde insanların birbirlerine en çok tavsiye ettiği davranış ve sözcük. Sağlıklı bir ruh alemi ve başarının belki de en büyük anahtarı.

İnsanlara gücünün yetmediği, bir haksızlığa uğradığı durumlarda, bedenine ve ruh dünyasına uygulanan zorlamalarda sabır etmesi önerilir. Gerçekte ise sabrın gerekli olduğu en önemli an, planlanan bir işin sonuçlandırılması ve başarıya ulaşması için gerekli zaman ve güç harcanmasında ve zorluklarda gerekir. Böylece insanın çalışma azmi ve gücü artar ve sonuç başarıdır. Bu sebeple başarının belki de en büyük anahtarı sabır dedim.

Doğru bildiğin yolda tek başına da olsa yürüyeceksin. Ata sözündeki gibi “sabırla koruk pekmez olur”. Bu, yapmayı planladığın işin doğruluğuna ve gerekliliğine inancımızla direk ilgilidir. Biz kendimiz inanmıyorsak hiçbir işi sonlandıramayız.

Sabrın kardeşi azim ve çalışmaktır. Boşa sabır hiçbir işe yaramaz. Sabrettiğimiz olay veya konunun sonlandırılması ve düzeltilmesi için mutlak azim ve çalışma gereklidir.

Bir kısım olaylar vardır ki tamamıyla bizim gücümüzün ve inisiyatifimizin dışında gerçekleşir. Değiştirmeye veya düzeltmeye imkan yoktur. İşte bu durumda da her şeyin, haksızlıkların hesabını soran bir zatın olduğunu, ceza ve mükafatı veren bu zatın her şeyi gören ve bilen gerçek kudret sahibi olduğunu bilmek, tek sığınılacak ve yardımının sınırları olmayan yardımcı, içlerden geçeni bilen ve her türlü hile ve tuzağı tersine çevirebilecek tek güç sahibi yüceler yücesi tek Allah’ a inanmak ve ona dayanmakla sabır, dağları yıkar insanı  dünyanın en güçlüsü kılar. Bir öğrenci çok çalışır, uykusuz kalır çok zorlu  bir sınav öncesi stres ve soru işaretleri içerisindedir. En büyük korkusu başarısızlıktır. Halbuki çalışmasının yanında, yalnız Allah’a kulluk etme ve yalnız ondan yardım dileme imanı ile O’ndan yardım dilese başarısızlığı unutacaktır. Allah imansız da olsa çalışana emeğinin karşılığını verir. İnsanın dileğine bağlı olarak dünya için çalışıyorsa dünyayı, ahıret için çalışıyorsa ahıreti, her ikisi için de çalışıyorsa her ikisini de verir. Müslüman her ikisi içinde çalışır ve çalışmalıdır. Her günü bir önceki günden ilerde olmalıdır. Müslümana geride olmak yakışmaz.

Yine insan kendisi hakkında hayırlısını bilemez. Her şeyin hayırlısını bilen Allah’tır. Herhangi bir başarısızlık ve bela veya istenmeyen bir olayda bizim bilemeyeceğimiz hayırlar vardır. Çocuğu olamayan bir anne baba, çocukları olsa belki de hastalıklı veya kendilerine veya topluma zararlı bir insan  olacağını düşünerek ‘’var bunda da bir hayır’’ dediklerinde sabırları artacaktır. Ettiğimiz dualar içinde bu böyledir. Duamız kabul edilmediğinde, bizim iyi diye düşündüğümüz bu isteğimizin belki de hakkımızda hayırlı olmadığını düşünmeliyiz.

İşte bu şekilde sabreden ve Allah’a tam bir teslimiyet içinde çalışan insan dünyanın en güçlü kişisidir. Bunun en büyük örneği peygamber efendimizdir. Tek başına yola çıkmış, Allah’a teslim olmuş, mücadele etmiş, her türlü ezaya sabır göstermiş daha yaşarken belki de hiçbir peygambere nasip olmayan inanan sayısına ve devlete ulaşmıştır. Kendisinden sonra gelen Müslümanlar çok  kısa sürede ‘’on yıl’’ içinde Afrika kuzeyine ve Anadolu’ya ulaşmıştır. Bu ancak her şeyi Allah’tan dilemekle, çok çalışmakla ve sınırsız bir sabırla mümkündür.

Allah, Asr suresinde birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye eden müminlere cenneti vaat etmiştir.

                   O Allah ki ne kudretli, ne merhametli ve ne adildir.

Uz. Dr. Cengiz Sandıklı       10.10.2006

 

 

 

 

Yorum Yaz