OSMANLI EVRENSEL MEDENİYET HAREKETİ
Posted in Cengiz Sandıklı, Günlük Görüş ve Yorumlarım on 23 Ocak 2015
Değerli dostlar bir süredir, bir dava neferi olarak, İzmir’i merkez edinen, sadece İzmir, Ege Bölgesi ve Türkiye değil bütün Osmanlı coğrafyasına ve hatta adımızdan da anlaşılacağı üzere dünyaya ulaşabilmeyi hedefleyen, binlerce yıllık tarihimizi içinde özümleyen ve geliştiren Osmanlı’nın güç, kültür, medeniyet ve ideallerini ve adaletini önce kendi mensuplarıyla iliklerine kadar benimseyip yaşamaya çalışan, sonrasında bu tarihten gelen ruh ve gücü öncelikle gençlerimize ve sonra insanımıza ve insanlığa aktarmayı amaçlayan, geçmişimizin gücüyle geleceğe yürümek isteyen, sesi duyulan, sözü dinlenen, fikir, düşünce ve projeler üreten, sadece insanımıza değil yöneticilerimize de yön verecek olan sivil toplum örgütümüzün kuruluş aşamasını gerçekleştirmiş durumdayız.
Hepimizin malumu olduğu üzere, cumhuriyetimizin kuruluşuyla birlikte, eğitim sistemimiz, basın ve bütün devlet kurumlarıyla, belki de cumhuriyetimizi benimsetebilmek adına, geçmiş tarihimiz ve özellikle Osmanlı’nın son dönemi aşağılanmış, padişahlar hain ilan edilmiş, din, dil ve kültürümüz ve yaşayışımız üzerinde çeşitli, zaman zaman kanlı uygulamalar yapılmış, milletimiz üzerinde tarihimizin 1923 le başladığı ve olmazsa olmazdık sözcüğüyle bizzat Mustafa Kemal’in de kabul etmeyeceği, milletin varlığını Mustafa Kemal’e bağlayan bir zihniyet yerleştirilmeye çalışılmıştır.
Gayet tabii olarak tarihinizi 1923 e ve varlığınızı bir kişiye bağlarsanız bütün güç ve benliğinizi kaybedersiniz. Neticede bu olmuş, millet kendine güvenini hem dolaylı girişimlerle ve hem de direk baskı ve darbelerle kaybetmiş ve bizden adam olmaz biz yapamayız, ne varsa Avrupa’da var, Japonlar neler yapıyor vb. yabancı hayranlığı ve bizim aşağılarda yeteneksiz, güçsüz bir millet olduğumuz psikolojisi yerleşmiştir.
Gerçekte ise bizler binlerce yıllık tarihten gelmekteyiz. Türk’ler tarihin en eski milletlerinden biri olmasının yanında çok çeşitli coğrafyalara ulaşmış, yani hareketli ve dinamik, ve her gittiği coğrafyada devletler ve imparatorluklar kurmuş, yani daima hükümran olmuş tek millettir. Bir o kadarda devlet yıkmışız diyerek eleştiri yapmaya çalışan insanlara tarihi hatırlatmakta fayda vardır. Devletler de insanlar gibi doğar, gücü varsa büyür, geriler ve ölürler. Önemli olan tarihin her döneminde var ve hükümran olmaktır. Milletimiz tarihin her devrinde var olduğu gibi hükümran da olmuştur. Dönem dönem aynı çağda birkaç Türk devleti ve İmparatorluğu bir arada var olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu zamanında, Safeviler, Timur İmparatorluğu, Babür imparatorluğu gibi. Sadece Çinliler bizim kadar eskidirler fakat hep aynı coğrafyada kalmışlardır. Zamanımızdaki büyük dediğimiz devletlere baktığımızda tarihleri birkaç yüz yılı geçmez. Yani bizim insanımız güçlüdür, beceriklidir. Genlerinde yönetme gücü taşımaktadır. Geride kalmak bizim insanımızın kabul edebileceği bir durum değildir.
İnsanımıza bu gücünü hatırlatmak ve gücünü ve kendine güvenini kazandırmak gerekmektedir. Son 12 yıldır Türkiye milletin değerlerini savunan, koruyan ve yaşayan, milletin gücüne inanan ve bu güçle hareket eden bir iktidar mevcuttur. Fakat bu yönetim sadece devlet yönetimi olarak kalması yetersiz kalır. Mutlaka diğer aktif güçler, basın yayın, üniversiteler vb. yanında sivil toplum kuruluşları en önde değer taşımaktadır. Çünkü sivil toplum kuruluşları toplumun kılcallarına kadar ulaşabileceği gibi, toplumun nabzını yönetimlere de nakleden yapılardır.
Osmanlı bütün tarihimizin kazanımlarını yönetim biçimine yansıtmış ve her din, dil, ırk ve rengi adaletle barındıran ve İslam halifeliğini uhdesinde taşıyan, 600 yılı aşkın hüküm sürmüş ve sona erdiğinden itibaren bulunduğu coğrafyada kanın ve acıların durmadığı bir devlettir. Osmanlı’nın değeri, aynen bir insanın değerinin öldükten sonra en iyi anlaşıldığı gibi, yıkıldıktan sonra anlaşılmaktadır. Kan içindeki bu coğrafya Osmanlı’yı özlemekte ve istemektedir. Bu özlemi mevcut devletlerin yönetimlerinde değil (çünkü bu yönetimler emperyalistlerin güdümündedir) insanlarında açıkça görüyoruz. Sayın cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın resimlerinin bulunduğu tişörtleri göğüslerinde taşıyarak sokaklara dökülen insanları bütün İslam coğrafyasında çok net görmekteyiz. Bu açıkça Osmanlı özlemidir ve tek umutlarının Türkiye olduğunun çok açık ifadesidir.
Bu kurduğumuz örgüt, asla bir siyasi partinin yan kuruluşu gibi olmayacaktır ve talimatla kurulmamıştır. Bütün tarihine, milli ve manevi değerlerine güçlü şekilde sahip çıkan, tarihiyle ve özellikle gurur duyan Osmanlı âşıklarını kucaklamak başlıca amacımızdır. Davamız tarihimizden gelmekte ve ebede uzanmak durumundadır. Kişiler ve dönemlerle kaim ve daim değildir. Devlet-i Aliyye_i Osmaniyye mefküresini ebed müddet yaşatmak uğruna canımızı vermekten asla sakınmayacağız.
Devlet yöneticilerimiz ve siyasi partilerimiz bu idealimize sahip çıktığı sürece biz de bütün varlığımızla yanlarında olacağız. Bu ideale dönük uygulamaları en uçtaki insanımıza ulaştırmak için çalışacağız. Ancak idealimiz dışına çıkan veya aleyhinde olanlarla fikri ve ilmi düzeyde her türlü basın ve yayın faaliyetlerimizle, konferans vb çalışmalarımızla mücadele edeceğiz.
Faaliyetlerimizi, her türlü eğitim ve kültür araçlarıyla (konferans, kitap, dergi, sosyal medya vb), bilimsel çalışmalarla (üniversitelerimizle işbirliği içinde), çeşitli toplantı ve mitinglerle toplumun tümüne ve yer yer ve zaman zaman kahve vb. toplantılarla insanımıza birebir yüz yüze ulaşarak sürdüreceğiz.
Teşkilatlanmamızda dernekler ve özellikle büyük dernek federasyonlarına büyük önem vereceğiz. Federasyon başkanları doğal üyemiz olacaktır. Federasyonlar teşkilatlanmamızda ana kuruluşlar olduğu kadar, insanımıza ulaşmakta da en başta gelen kollarımız, dilimiz ve gücümüz olacaktır.
Osmanlı Evrensel Medeniyet Hareketimizin kuruluşunun hayırlara vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyor, bu davamızda şimdi varlığıyla güç veren ve daha sonra katılacak olan kardeşlerimize şükranlarımı sunarken başarılar diliyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun.
Uz. Dr. Cengiz Sandıklı 23.01.2015