İNSAN AKIL VE İRADE SAHİBİ OLMAKLA MELEKLERDEN ÜSTÜNDÜR
Posted in DENEME YAZILARIM on 10 Ağustos 2022
Melekler insandan yani Hz Adem’den önce yaratılmış varlıklardır. Yaratılış gayeleri kainatın tümünde Allah’ın koyduğu düzenin işleyişini sağlamaktır. İradeleri yoktur. Allah’ın emirlerini sorgulayamazlar ve dışına çıkamazlar iradeleri yoktur.
Allah, kainatı düzene koyduktan ve dünyayı insanın yaşaması için bezedikten sonra Hz Adem’i yaratacağını meleklere söyleyince melekler yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak olmasından endişe ile Allah’a hayretlerini ifade etmişler fakat Allah Hz Adem’i yaratıp siz benim bildiğimi bilmezsiniz, Adem’in bildiğini de bilmezsiniz diyerek Hz Ademe’e eşyanın isimlerini öğretmiş, bunları meleklere sorunca melekler biz bilmeyiz ya rabbi deyince Hz Adem Allah’ın kendisine öğrettiği isimleri söylemiştir. Sonuç olarak Allah meleklere Hz Adem’e secde etmesini istemiş, melekler secde etmiş ama iblis etmeyince kovulmuş ve lanetlenmişlerden olmuştur.
Kur’anın belirttiği bu ayetlerde Allah insanı öğrenmek gayesiyle yarattığını ve Allah’ın ilmini öğrenebileceğini kendisine bahşedilen akıl nimeti ile bize ifade etmiştir. Yani insan öğrenebilme ve idrak kabiliyetine sahiptir.
Allah insanı akıl nimeti ile donatmış ve ona aklını kullanarak karar verebilme ve iradesini kullanma özgürlüğünü vermiştir. Tabiiki özgürlükler doğru kullanılıp kullanılmadığı yönünden imtihana tabidir ve Allah Şeytan’la Hz Adem’i imtihana tabi tutmuştur. Allah yeryüzündeki halifesi olarak yarttığı insana ruhundan üflemiş ve o zamana kadar yarattıklarının hiçbirine vermediği sadece kendisine ait olan irade kullanma gücünü de bahşetmiştir.Dikkat edin yeryüzünde başka hiçbir canlıda akıl ve irade yoktur.
Akıl, sorgulamayı ve öğrenmeyi getirir. Öğrendikçe de irade kullanılmaya başlar. Ateistler dinleri afyon olarak tanımlar. İnsan kuldur ve sorgulamaz, mutlak itaat eder der ve bu sebeple dinin ilmin gelişmesine engel olduğunu iddia ederler.Zamanımızda ise bu ifade yani ilmi engelleme iddiası İslam’a yöneltilmiş ve bu sebeple İslam dünyasının geri olduğunu öne sürmüşlerdir.
Gerçekte ise Allah Kur’anda bizlere sorgulamamız gerektiğini birçok örnekle hatta kendi seçtiği peygamberler misaliyle vurgulamıştır. Hz İbrahim Allah diye önce yıldızları, sonra ayı, sonra güneşi gözleyerek alemi sorgulamış ve sonunda yaratılmışların yaratıcı olamayacağını idrak ederek Allah’ın varlığına ve birliğine iman etmiştir. Yine Hz İbrahim Allah’a ölüleri nasıl dirilttiğini sormuş, Allah kendisine ‘inanmıyormusun diye sorunca inanıyorum ama kalbim mutmain olsun” diye öğrenmek istediğini söylemiş ve Allah’ın güç, kudret ve yaratıcılığını sorgulamıştır. Yine Allah’ın onlarca mucizelerini bizzat uygulayan ve Allah’la bizzat konuşan Hz Musa Allah’ı bizzat görmek istemiştir. Allah kendisini göremeyeceğini ama kainattaki tecellilerini göreceğini dağa ateşler düşürerek göstermiş, bu şekilde varlık görülmese bile tecellileri ile idrak edilebilir örneği ile Hz Musa’ya göstermiş ve bize de Allah’ı görmesek bile verdiği akıl nimeti ile tecellilerini yani kainattaki yaratılış ilmini inceleyerek kendisine ulaşabileceğimizi, varlığını, birliğini, güç ve kudretini kavrayabileceğimizi bize harika bir şekilde Kur’anda bizzat kendi ifadesi ile nakletmiştir. Yine Kur’anda Allah düşünmezmisiniz, akıl etmezmisiniz, görmüyormusunuz diyerek yağmurun yağışını, kuşların uçuşunu, semavat yani gökler ifadesiyle galaksilerin varlığını, uzayın mükemmeliyetini, güneş ve ayın hareketlerini ifade ederek ve onlarca misalle bizim aklımıza hitap etmektedir. Ayrıca ”Biz uzayı genişleteciyiz diyerek Bigbang teorisinin sonucu olarak uzayın genişlediğinin ancak zamanımızda ıspatlandığını, iki denizin aralarında perde varmışçasına sularının karışmadığını, aynı toprak ve sudan beslendiği halde tabiatın renkleri, tatları ve cinsleri farklı bitkilerin varlığını belirterek genetik yapıyı, uzaya bir güç uygulamadıkça çıkılamayacağını yani yerçekiminin varlığını ve uzaya çıkılacağını” ve daha onlarca örnekle bize ilminden haberler vermiş ve bunları düşünmemizi, incelememizi ve yararlanmamızı emretmiştir. İnsan nankördür diyerek Allah’ın ilmini keşfettikçe Allah’ı inkar ettiğini de bize adeta kafamıza vurarak görün ve nankörlük etmeyin demek istemiştir. İnsanın ben buldum, keşfettim, icat ettim dediği herşey gerçekte kendine ait değildir. İnsan kainata yazılmış bir kitap olarak konan nizamı ve kanunları bulup yararlanmıştır. Yani hiçbir bilgi insanın kendisine ait olmayıp Allah’ın kendisine bahşettiği akıl sayesinde ulaştığı ilahi ilimdir. İlim Allah’a aittir ve insan aklı ile bu ilme Allah’ın verdiği izin ölçüsünde ulaşabilir.
İnsan kuldur fakat Allah’ın kendisine bahşettiği akıl ve irade ile güçlüdür. Maalesef insan yaratılış itibariyle nankörlüğünden dolayı enaniyete kapılıp bu gücün kendisinden kaynaklandığını düşünerek Allah’ı ve koyduğu nizamı inkara yönelmiştir.
İşte buraya kadar anlattğımız insanın meleklerden farkıdır. Peki Allah niye meleklere Hz Adem’e secde ettirerek insanı meleklerden üstün tutmuştur? Melekler Allah’a bizzat itaat üzere yaratıldığından Allah’a karşı gelemezler.İradeleri ile iman etmemişlerdir. Fakat insan akıl ve irade farkından dolayı iman edip etmemekte özgür bırakılmıştır. Yani bir robot değildir. İnsan ben robot değilim diyerek günlük yaşantısında bunu hep vurgulamış iradesinin varlığını ve kabulünü istemiştir. Zamanımızda birçok site internette ulaşım için özel bilgilerimizi isterken ‘ben robot değilim” kutucuğunu işaretlememizi isteyerek yaptığımız işlemin bilincindemiyiz diye bizi sorgulamaktadır.
İnsan, iradesi ile Allah’a iman eder veya inkar edebilir.İşte iradesini kullanarak inkar yerine Allah’a iman eden insan bu sebeple meleklerden üstün kılımış cennetle mükafatlandırılmıştır. İnkar eden insan ise (esfeli safilin) yani aşağılıkların aşağısına itilmiş cehenneme mahkum edilmiştir.
Allah’ın bahşettiği akıl ile ilim Allah’ındır ve ona ulaşmamız gerekir bilinciyle Allah’ın ilmine ulaşıp dünyada ilimde en ön safta yer alalım ve idrakimizle Allah’ın birliği, güç ve kudretini kalbimizin derinliklerine kadar hissederek irademizle iman edelim, emir ve yasaklarına uyalım. Hem dünyada hem ahırette mutlu olalım. Aksi hüsrandır.
Uz. Dr. Cengiz Sandıklı 10.08.2022