TÜRKİYE SURİYE’DE YANLIŞ MI YAPTI?

 

                CHP kurultayında Kemal Kılıçdaroğlu’nun çözüm olarak Esed’le görüşmeyi mutlak önermesi üzerine ne zamandır yazmak istediğim bu yazı elzem oldu.

 

                Ne deniyor? Türkiye daha başta Esed’in yanında olsaydı böyle olmazdı. Şimdi bu durumu daha anlaşılır kılmak için Arap Baharı denen emperyalizm oyununda neler olduğunu görmek gerekir.

 

                24 Ocak 2009 da Davos’ta Sayın Recep Tayyip Erdoğan İsrail cumhurbaşkanına siz katilsiniz, çocukları katlettiniz dedikten sonra, 31 Mayıs 2010 da Mavi Marmara gemisine İsrail baskını ile Türkiye İsrail  yani Siyonizm arasında ipler koptu. İşte bu andan itibaren Türkiye ile sıkı ilişkiler içinde olan Tunus, Mısır, Libya’da Arap Baharı denen oyunlarla mevcut yönetimler devrildi. Bu olaylar esnasında Türkiye bu olayların başlangıcında yokken ilerleyiş sürecinde oynanan oyunu anlayarak emperyalist uşağı yönetimlerin başa gelmemesi için ülke halkları ile tarihten gelen tecrübe ve gönül bağlarıyla kucaklaşarak bu ülkelerde emperyalist uşağı yönetimleri engelledi. Mısır’da Mursi cumhurbaşkanı seçildi fakat darbe ile devrildi. Fakat ne olursa olsun halk Türkiye ile kucak kucağadır ve bu ülkelerin gelecek yönetimleri Türkiye ile birlikte olacaktır. Libya’da yeni yönetim İstanbul’da kurulduktan sonra ABD ajanı general Hafter vasıtasıyla Libya’da aşiret savaşları çıkarılmıştır. Tunus’ta Türkiye yanlısı NAHDA hareketi yönetime gelmiştir.

 

                Dikkat edilirse, bu ülkelerde Türkiye’nin dışında gelişen olaylarla kalkışmalar olmuştur. Suriye’de de aynı olayların gelişeceğini Türkiye iyi görerek Esed’e bir kısım demokratik girişimlerde bulunmasını ve iç savaşın önlenmesini özellikle uyardı. Türkiye nerede durursa dursun bu olayları önleyemezdi. Nitekim DEAŞ bir ABD organizasyonudur ve bir anda ortaya çıkmamıştır. Yine Suriye’deki muhalefet ABD tarafından Kürt gruplar da dahil Esed’e karşı organize edilmiştir.Yani iç savaş mutlaka çıkacak ve bütün Esed muhalifleri ABD kontrolunda olacaktı. Başlangıçta ABD nin isteği ile Rusya da olaylara müdahil olmadığından Esed devrilecek ve ABD Suriye’de istediği haritayı oluşturacak ve Türkiye’yi güneyden kuşatacak bir terör devleti oluşturacaktı. Aynı zamanda Türkmenler de ABD kontrolünde olacaktı. Yani Türkiye sonradan hiçbir şekilde müdahale imkânına sahip olamayacak ve tam bir teslimiyet içinde kalacaktı.

 

                İşte bu safhada R. T. Erdoğan, baştan itibaren sahada olmazsak ve Suriye muhalefetini yanımıza çekmezsek, sonradan kurulacak harita masasında da yerimizin olamayacağını gördü. Kürt gruplar Salih Müslim dahil  bütün Suriye muhalefetini İstanbul’da topladı ve kontrolü altına aldı. ÖSO başlangıçta tamamen Türkiye kontrolündeydi. Süreç ilerledikçe ve ÖSO Esed’e karşı başarıyla ilerleyince ABD, Esed giderse Suriye’nin aynı Mısır gibi Türkiye’nin kontrolünde olduğunu gördü ve Esed’i devirmekten vazgeçti. Rusya’yı sahaya çekti. İç savaşı uzattı ve İran’ın da olaya müdahalesini hazırladı. Çünkü hem Rusya ve hem de İran Suriye’de tek güç olmasını istemezdi. Sonuçta ABD DEAŞ, PYD, Rusya ve İran’la Türkiye karşıtı bir cephe oluşturdu. Yani kurulan kirli planı Sayın R. T. Erdoğan baştan farkederek ÖSO nun kendi kontolünde olmasını sağladı. Daha sonra PYD bu birliktelikten ABD nin para ve silah desteği ile ayrılsa da geri kalan Suriye muhalefet gücü Türkiye kontrolünde kaldı ve hain planları bozdu, TSK içindeki FETÖ hainlerini de temizledikten sonra ÖSO ile Fırat Kalkanı ve Afrin Operasyonunu gerçekleştirdi.

 

                Sonuç olarak, Türkiye müdahil olmasaydı Esed çoktan gitmiş olacak, ABD tek güç olarak Suriye’de İsrail’in istediği bir haritayı gerçekleştirecekti. Esed kalışını devrilseydi ardından gelen yönetimin Türkiye kontrolünde olması korkusuna borçludur. Bu süreçte gelişen 15 Temmuz işgal girişimi ve Kuzey Irak’ta bağımsızlık referandumu birbirine bağlı birer plandı. Gerçekleştirebilselerdi Türkiye güneyi, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de bir uydu İsrail uşağı devlet ve Arzu Mevud’a ulaşma gerçekleştirilecekti. Bunları gören R. T. Erdoğan dehası, Allah’ın yardımı ve milletin desteği ile bunları önledi.

 

                Bu arada Milli Birlik ve Kardeşlik sürecinin neden yapıldığı ve Güneydoğu halkımızın devletin yanında olmasının sağlandığı da çok nettir. Milli Birlik ve Kardeşlik sürecinde devlet Kürt kardeşlerimize şefkat kucağını açmasa, kana ve çatışmaya karşı olduğunu, kanı ve çatışmayı PKK nın istediğini göstermese benzer olaylar Türkiye’de de gelişebilirdi. Bu sebeple o süreçte HDP ile görüştü diye suçlanan Erdoğan’ın haklılığı geriye bakıldığında daha iyi görülmektedir.

 

                Başa dönersek, sihirli bir formül gibi Esed’le görüşün diyen sayın Kılıçdaroğlu Esed diye bir güç mü var? Rusya ve İran’ın kuklası ve varlığını bunlara borçlu bir piyon var. Türkiye, bu kuklanın efendileri Rusya ve İran’la görüşüp anlaşmaktadır. Soçi ve Astana görüşmeleri ve anlaşmaları bu kapsamdadır. Esed de kim oluyor ki?

 

Uz. Dr. Cengiz sandıklı     06.02.2018

 

Yorum Yaz