15 TEMMUZDAN BU YANA NE OLDU VE 24 HAZİRAN NEDİR?

                15 Temmuz, 7 Haziran 2015 seçimlerinde gerçekleştirilmeye çalışılan Türkiye’yi teslim alma ve R. T. Erdoğan’ı indirme hain planlarının sayın cumhurbaşkanımızın üstün zekâsıyla 1 Kasım 2015 seçimlerinde akamete uğraması ve Ak Parti iktidarının gücünü daha da arttırması neticesinde başvurulan ve bir satranç oyunu gibi hamle ve karşı hamle mantığıyla önceden beri planlanan ve hazırlanan hamlenin uygulamaya konularak Erdoğan’ın devrilmesi ve bu sayede Türkiye’nin teslim alınma operasyonuydu.

                Bu süreye kadar içerideki adalet, emniyet, ordu, iş dünyası ve basın organlarıyla yapılan saldırılara karşı hep savunma durumunda olan R. T. Erdoğan, 15 Temmuz sonrası 1 Kasımda milletin % 50 oyunu almanın ve milletin Erdoğan uğruna kahramanca şehit olma pahasına zafere ulaşması neticesinde karşı hamlesine geçti. Satrançın yeni hamlesi başlamış ve savunmadan saldırı safhasını getirmişti.

                Bu güçle Erdoğan, kendisinin ve doğal olarak Türkiye’nin üzerine oynanan oyunların deşifre olmasıyla Genel Kurmay Başkanını da yanına alarak meclisteki gücüyle OHAL yasasını çıkarttı ve ordu, emniyet, adalet, iş dünyası ve basın içindeki hain odakların temizlenmesi operasyonlarını ve ihraçları başlattı.

                Bu ihraçlarla zayıflayacağı iddia edilen ordu ve emniyet daha da güçlendi. Belki çok önceden beri Suriye’de operasyon yapılmalı fikri ve planları bölgedeki FETÖ yönetimindeki komutanların karşı çıkışıyla yapılamıyor ve PKK ya karşı yurt içinde beklenen başarı sağlanamıyordu. İşte, bu hain komutanların temizlenmesi ve milletin zaferi neticesinde güç tamamen Erdoğan’ın eline geçmiş bulunuyordu.

                Bu güç:

1-      Türkiye içinde etkin kullanılmalıydı.

2-      15 Temmuz zaferi aynı zamanda ABD ve AB öncülüğündeki emperyalistlere karşı bir zafer ve onların yenilgisi olması dolayısıyla dış egemen güçlere karşı da kullanılmalıydı.

İşte, bu güç ve düşünceyle Erdoğan dolayısıyla Türkiye, ABD üzerinde şiddetli bir karşı hamle ve baskı oluşturarak ABD nin Mümbiç’te Fırat’ın batısına geçen ve darbe başarılı olsaydı Afrin’le birleştirilme ve Akdeniz’e ulaşma planlarını durdurdu.

Sadece durdurmakla kalmadı daha sonraya ertelenmesi ve gerçekleştirilme ihtimaline karşı ABD ile DEAŞ a karşı mücadele amacı güdüldüğü iddiası ile dünyaya karşı da haklı bir pozisyona geçerek baskıyı arttırdı ve içimizdeki işbirlikçi basın ve siyaset baskısına rağmen Fırat Kalkanı operasyonun yapılması ve hava sahasının açılması konusunda anlaştı. Daha doğrusu ABD yenemediği Erdoğan ile anlaşmak zorunda kaldı. Neticede, ABD ve batının aksi beklentilerine rağmen, beklenenden çok daha kısa sürede Fırat Kalkanı zaferle sonuçlandı.

                Bu zafer:

1-      Erdoğan’ın ordu içinde itibarını, gücünü ve güvenini arttırdı.

2-      Milletin Erdoğan’a olan güvenini ve desteğini arttırarak aynı zamanda 15 Temmuzda milletin kendine güvenini arttırdı ve artık zaferler sürecinin başladığı inancını öne çıkardı.

3-      Erdoğan ve Türkiye bu güçle ABD ve batıya karşı bir zafer kazanmıştı ve ABD nin yeni planlar yapma ihtiyacını doğurdu.

4-      Fırat Kalkanı operasyonu ordumuzun operasyonel ve istihbari eksikliklerini de gösterdi. Özellikle asker kullanarak yapılan hedef ele geçirme operasyonlarının uzaktan ve havadan vurularak yapılabileceğini ve karşı hedeflerin hareketlerinin istihbari uydu ve havadan gözlemleriyle tespit edilebilmesi ve yok edilmesi ihtiyacını gösterdi. Bu tespitler neticesinde yerli İHA ve SİHA geliştirilmesi, fırtına obüsleri ve toplarımızın isabet ve menzil kabiliyetlerinin arttırılması, tanksavar silahlara karşı havadan SİHA larla karşı koyma ve diğer önlem yöntemlerinin uygulanması, kullanılan bombaların tünel ve koruganlara karşı tahrip gücünün arttırılması vb gerçekleştirildi.

ABD, Fırat Kalkanı sonrası Afrin Mümbiç birleştirme ve PKKPYD yi Akdeniz’e ulaştırma planlarından vazgeçmeyerek Fırat Kalkanı bölgesinin güneyinden Rakka üzerinden ilerlemeye çalıştı.

İşte, bu süreçlerde Türkiye boş durmadı. ABD nin 15 Temmuzda Erdoğan’ın karşısında yer alması ve Rusya’nın Türkiye’nin yanında durması neticesinde Rusya ile yakınlaşma hamleleri arttırıldı. Astana süreciyle Suriye’de ABD nin planlarının akamete uğratılma hamleleri  planlandı. Afrin’de hâkim olan ve askeri bulunan hava sahasını elinde bulunduran Rusya ile anlaşarak hava sahası Türkiye’ye açıldı ve Rus askerleri çekildi.

Bu süre içinde Türkiye ordumuzun yukarıda saydığımız eksikliklerini telafi etti ve çok güçlü bir operasyonel güce erişmenin ötesinde FETÖ ye karşı yapılan temizlikle komuta kademesi de çok daha etkin ve yetkin hale getirildi. Ordu profesyonelleştirildi. Artık geçici erlerle yapılan operasyonlar profesyonel özel harekât timlerine bırakıldı.

Bütün bunların neticesinde, siyasi ve diplomatik girişimler ve başarılarla Afrin Zeytin Dalı Operasyonu gerçekleştirildi. Beton korugan ve tüneller ve anti tank ve füze sistemleri ve istihbaratla güçlendirilmiş PKKPYD çetesine karşı ABD ve batının hiç beklemediği şekilde ve sürede hızla zaferle sonuçlandırıldı.

Afrin zaferi sonrası, 7 Haziran seçimleriyle başlayan ve 16 Nisan referandumu ile pik yapan ABD ve AB nin Erdoğan üzerine planlarını yeniden gözden geçirmesine ve yeni karşı hamlelere çok güçlü şekilde geçmesine sebep oldu. Basın ve ekonomik saldırılar siyasi işbirlikçilerle (İP, CHP ve HDPKK) zirveye ulaştı. Döviz üzerinden ekonomik ve öldürücü darbe vurulacak ve 2019 seçimlerine kadar Türkiye ve Erdoğan’ın gücü yok edilecek ve 2019 seçimlerinde Erdoğan’dan kurtulacaklardı.

Fakat karşılarında büyük siyasi ve strateji dehası R. T. Erdoğan vardı ve artık yalnız değildi. 16 Nisan referandum sürecinde itibaren MHP ve Devlet Bahçeli’nin sadakatle bağlılığı ile daha güçlenmişti. Usta bir strateji ile Sayın Devlet Bahçeli öne sürülerek erken seçim kararı alınarak ABD ve AB nin 2019 seçimlerine kadar zamana yayılı emperyalist ekonomik ve siyasi planları için gerekli süre ellerinden alındı.

Şimdi, buraya kadar anlattıklarımız neticesinde bir satranç oyunu gibi Erdoğan üzerinden Türkiye’ye karşı teslim alma, bölme ve kuşatma hamlelerine karşı Erdoğan ve Türkiye’nin önceleri savunma ve daha sonrası karşı saldırı mücadelesini görmekteyiz.

ABD ve AB bu amaçlarından günün birinde vazgeçer mi? Bu tam bir bamteli sorudur. El cevap asla vazgeçmez. Buna hain değilse kimse itiraz edemez. Peki, ABD ve AB bu planlarını içimizde hain ve işbirlikçiler olmadan gerçekleştirebilir mi? El cevap hayır. ABD ve AB nin bu planlarının önündeki tek engel kimdir? Elcevap Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti.

Bu soru ve cevaplar neticesinde 24 Haziranın anlamı çok net ortadadır. Ya ABD ve AB nin emperyalist planlarına yani desteklediği CHP, İP, Saadet, HDPKK ittifakına oy vereceğiz ya da milli tam bağımsız Türkiye’nin teminatı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Partiye oy vereceğiz.

Kısaca ve çok net ya istiklal ya ölüm zamanıdır. Yani ya bağımsızlığımıza ve istiklalimize ya da emperyalizme oy vereceğiz.

Uz. Dr. Cengiz Sandıklı     31.05.2018

Yorum Yaz